Düşün Anne-Babanızın Yakasından

Psikoloji, günümüzün en popüler tüketim malzemesi oldu. Diziler, kitaplar, filmler, programlar, gönderiler ve hikayeler derken kendi geçmişimize gidiyor, şimdiye dek inmediğimiz çocukluğumuza son hızla iniyoruz.

Bir de ne görelim. Taze aydınlanmış zihnimiz bir acılar geçidinin ardından dram mağarasına hop düşüveriyor. Şimdiki “berbat, kötü, yaralı, incinmiş” hayatımızın sorumlusu kahrolası geçmişimiz. Bu geçmişin baş karakteri kim? E tabi ki anne-babamız.

Sonrasında başlıyor anne-baba ile bir iç savaş, biraz güçlenince de dış savaş tabi ki. İpin ucu burada kopuyor. Yüzleşmek çirkinleşmeye; dobralık zorbalığa, pervasızlık saygısızlığa dönüşüyor. Birkaç sözüm var efendim:

Bugün nefes alıyorsak o beğenmediğimiz anne-babamız sayesinde. Bir yerlere geldiysek onların tüm zorluklara rağmen bizi büyütme azmiyle oldu bu. Bir meyveysek ağaç dalında, kökümüz anne-babamız. Yüksekten bakmayalım lütfen.

Kalplerinde hep bizim iyiliğimizi taşıdılar. Bilgileri azdı bu nedenle yanlış yaptılar. Kendilerinde yoktu o yüzden ihtiyacımız olanı veremediler. Tamir çantalarında tek çekiç vardı o yüzden kafamıza vurdular bizi doğru yola sevk etmek için. Ellerinden geleni yaptılar ama.

Biz geçmişimizin mahkûmu değiliz, şimdiki hayatımızın sorumluluğunu onları suçlayarak üzerimizden atamayız. Yaralı olabiliriz, tedavinin yolu anne-babamızı ezmekten geçmiyor maalesef. Yaralı sayısını iki kişiye çıkarmış oluyoruz böylece.

Yüzleşme olsun, incindiğimiz yerleri söyleyelim, yaralarımızı onlara açalım doğru. Ama arkadaki fon rengi suçlama değil şefkat olsun lütfen.

Öpülesi eller var orada, yüzlerde çocuk büyütmekle geçmiş ömrün kırışıklıkları var. Telefonunun ekranında, evin bir köşesinde resminiz var eminim. Ve kalbinde keşke daha çok arasa diye bir temenni. Çok görmemek lazım değil mi?