Kavanozlanmış Çocuk
Terapide karşılaştığım iki ebeveyn grubu var ki çocuklarını kavanozda büyütüyorlar. Anlatayım:
İlk gruba ‘aşırı pedagojik ebeveyn’ diyelim. Bu ebeveynler çocukları bir şiddet sahnesi görmesin, sokaktan bir küfür duymasın, tabletten hiç korkutucu bir şey izlemesin diye çocuğunu kavanozluyor. Kötü konuşan çocuklar olduğu için çocuğunu parka göndermiyor, kuzenleri tablet açıyor diye onlarla görüştürmüyor, evde şiddet görür diye ekrana hiç izin vermiyor. Sonuç olarak çocuk korunmuş oluyor ama izole bir hayat yaşıyor.
İkinci grup ebeveynler ise ‘kaygılı ebeveyn’ dediklerim. Kaydıraktan düşebilir, asansörde kalabilir, büyük kuzeni ve amcası taciz edebilir, rüzgârda hastalanabilir gibi kaygılarla çocukları kavanozluyorlar. Çocuk yine güvende ama aynı zamanda hapiste.
Çocukları korumak görevimiz ama kavanozlayıp kafese sokarak değil. Bir fayda sağlayalım derken öte yanda pasif, kırılgan ve özgüveni eksik olan çocuk yetiştiriyor olabiliriz.
Yaşamak risk almaktır. Dışarı adım atan kişi kap-kaç, saldırı, evine hırsızlık, aracına trafik kazası riskini cebine koyarak bu adımı atar. Risk var diye kimse ömrünü evde geçirmiyor.
Kavanozlanan çocuk size gelecekte minnettar kalmayacak. Kafeslenen kuş gibi hissedip öfke dolu olacak.
Bırakalım hayata karışsınlar, düşsünler, kalksınlar, negatife çarpsınlar, olumsuzla yüzleşsinler ve büyüsünler. Tedbir alalım ama hapsetmeyelim.