Din ve Psikoloji İlişkisi

Din ve Psikoloji alanı ile ilgili şüphesiz söylenecek çok şey var ama dünkü paylaşım üzerine zihnimde netleşen birkaç konuya değinmek istiyorum.

İnsan temelde üçlü bir yapıdan oluşur. Beden, psişe ve ruh. Psikoloji adı üstünde psişe ile ilgilenir. Psişe duygu, düşünce, inanç, zekâ, hafıza gibi birçok bölümden oluşur. Dini anlamda kastedilen, anne karnında üflenen ve ölünce Azrail’in aldığı ruh ile psişe aynı şey değildir.

‘Ruhsal rahatsızlıklar, ruh hastalıkları’ denmesinin nedeni ise psişe kelimesinin dilimizde bir karşılığı olmamasıdır ve ilk çevrilirken ruh olarak çevrilmesidir.

İnsanın bedeni hastalandığı ve yaralandığı gibi psişesi de hastalanıp yaralanabilir. Bedene bazen ilaç ve ameliyat gerektiği gibi psişeye de terapi gerekebilir.

Din nasıl ki bedensel sorunlarımızı çözecek bir ilaç değildir, psikolojik sorunlarımızı da din ile çözmek mümkün değildir. Psikolojik sıkıntılarımızı daha fazla ibadet ile çözemeyiz. “Müslüman depresyona girmez” gibi sözler de edemeyiz.

Bedensel rahatsızlıklarda inananların doktora gitmesi ne kadar normalse psikolojik rahatsızlıklarda da psikologa gitmek normaldir.

Din evet psikolojik sorunları çözmez ama çok önemli bir şey yapar. Dini değerler insana bedensel ve psikolojik sorunlar karşısında ‘Baş Etme Gücü’ kazandırır. Sabır öğretisi, dayanma gücünü arttırır. Dertler, imtihan ve günahlara kefaret olarak görülünce daha hafifler. Zorlukların ardından kolaylık geleceğini düşünmek, ümidi diri tutar. Ahiret inancı ile hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağını bilmek, başa gelen haksızlıkların acısını yumuşatır.

Özetle ruh ve psişe aynı şey değildir. Psikolojik olarak sıkıntıya girmek bir iman ölçüsü olamaz. Dini değerlerin baş etme gücüne etkisini küçümsememek ama onları da bir tedavi ve terapi yerine de koymamak gerekir.