İmtihan vs. Tercih!
İtiraf edelim, insan olarak sorumluluktan kaçmak isteyen bir yönümüz var. Bu nedenle sorumluluğu, suçu ötekine yıkmak işimize geliyor. Bu uğurda dini de kullanıyoruz psikolojiyi de.
Birkaç zaman önce psikolojiyi kullanarak değişimin sorumluluğunu almaktansa geçmişimizi ve anne-babamızı suçlama koridoruna girdiğimizi anlatmıştım tam da bu gönderinin hemen altında. Şimdi çok dillendirilen imtihan meselesine bakalım.
Bir şeyin imtihanımız olabilmesi için bizim irademiz dışında gelişmesi gerekir. Örneğin deprem, yangın bir imtihan olabilir. Ani kayıplar, beklenmedik kazalar da. Çünkü ben onu engelleyemem. Ancak sel yatağına ev yapan kendimsem, sel geldiğinde evimi su basarsa bu imtihan olmaz. Bunun adı tercihtir.
Evlilikte mutsuzsam, beni mutsuz eden eş benim imtihanım değildir. O eşi ben seçtim, mutsuz etmesine rağmen onunla yaşamayı da hala ben seçiyorum çünkü. O zaman imtihan diyerek kenara çekilemem.
Zorbalık, değersizlik gördüğüm bir ilişki içindeysem bu ilişki de imtihanım değildir. Bu ilişkide kalmayı seçen de benim çünkü.
Çalışıp, kendimi geliştirip, emek verip bir kuyudan çıkmaya çalışmıyorsam bu kuyu imtihanım değildir, seçimimdir. Çözmeyi seçmek yerine şikayetlenmeyi seçtiğim kaygım, takıntım, travmam ve fobim imtihanım değildir, seçimimdir.
Gerçek imtihanlara sabretmek gerekir, eyvallah. Ancak seçimlerimize ‘İmtihan’ dersek kendimizi pasif konuma alırız, sorumluluk almayız, tek yaptığımız tahammül etmek olur. Ancak ‘seçim’ dersek o zaman aktif konuma geçeriz, sorumluluk almak zorunda hissederiz ve yapacağımız çözüm bulmak olur.
Hani ‘imtihan, imtihan’ deyip durduklarımız var ya, çoğu aslında seçimlerimiz olabilir diyorum. İmtihana tabi tutulmuyoruz belki, sadece seçimlerimizin bedelini ödüyoruz.