Eskiden Karpuz İdik
Cem Karaca’nın İşte Geldik Gidiyoruz isimli parçasında geçen bir cümle var: Eskiden karpuz idik şimdi döndük biz hıyara. Bu söz benim geç fark ettiğim bir gerçeği çok güzel anlatıyor. Bahsedeyim:
Karpuz da yeşil hıyar da. Sanki hıyar karpuzun büzülmüş hali gibi. Karpuz bol sulu, hıyar ise az sulu. Karpuzun içi renkli hıyarınki ise renksiz. Karpuz çok tatlı hıyar ise tatsız tuzsuz. Yani karpuz, suyunu, rengini, tadını kaybedip hıyar olmuş gibi.
Çocukluk da bana göre insanlığın tam hali. Çocuklar birçok açıdan yetişkinlerden daha erdemliler. Biz onların eksik versiyonuyuz.
Çocuklar bize göre daha coşku dolu, daha masum değil mi? Çocuklar küçük şeylerle mutlu olmasını bizden daha iyi bilmiyorlar mı? Biz koşullu severken onlar bizi koşulsuzca sevmiyorlar mı? Affetmeyi, geçmişi geride bırakmayı bizden daha iyi becermiyorlar mı?
Değerler eğitimine bizim çocuklardan daha fazla ihtiyacımız yok mu? Çocuklar dünyayı güzelleştirirken biz yetişkinler kirletmiyor muyuz?
Bir bebek için kullandığımız ‘nurtopu’ ibaresini herhangi bir yetişkin için kullanmak neden mümkün değil? Çocukları öpmeye doyamazken bir yetişkini öpmek neden cazip gelmiyor? Bir çocuğu uyurken izlemek insana huzur verirken bizim uykumuzu izlemek neden zevksiz?
Yani Cem Karaca çok doğru söylemiş böyle bakınca. Çocuklar karpuz, biz ise …
Biz çocukları eğitmeye çalışıyoruz, ya onlar bizi eğitmek için bu dünyaya geldilerse? Biz onları adam etmeye çalışıyoruz, belki de onlara bakıp adam olmamız gerekiyordur. Olamaz mı?
İmam Suyuti’nin bir sözü ile bitirelim: Kim çocukluktaki hasletlerini yetişkinliğe taşırsa o kişi evliya olur.