Yapılma, Yıkılmadadır

Travma ilk insandan beri var. Terapi ise 100 yıldır. Eski insanlar travmaları ile nasıl baş ediyordu, terapistler yokken? Zorluklara, travmalara farklı bir yerden bakıyorlardı bence.

Başımıza gelen olaylar iyi ya da kötü̈ değildir. Olaydır sadece. Olayların üzerine biz bir niyet ekeriz. Bu niyet güzel ise bu olay görünüşte çirkin olsa bile ardından hayatımıza güzellikler getirir. Eğer niyetimiz kötüyse ve “Bu olay benim sonum” dersek bizi kendi davet ettiğimiz bir karanlık bekler. İnsan kaderini böylece büyük ölçüde kendi niyetleri ile yazar. Dünya/mız küçük büyük yıkımlar yaşıyor. En iyisi sözü̈ uzatmayalım ve Hz. Mevlana’ya bırakalım.

“Yapılma, yıkılmadadır; düzeltme, kırılmada; murat, muratsızlıktadır; varlık yoklukta...

Birisi geldi, yeri bellemeye, sürmeye başladı. Aptalın biri dayanamayıp feryat etti dedi ki: "Bu yeri neden yıkıyorsun... Neden yarıyor, dağıtıyorsun?!"

Adam dedi ki: “A ahmak, yürü̈ git.. Benimle uğraşma! Sen yapılmayı yıkılmada bil! Bu yer, böyle çirkin ve yıkık bir hale gelmedikçe, nasıl olur da gül bahçesi, buğday tarlası haline gelir? Düzeni alt üst olmadıkça nasıl olur da bostanlık, ekinlik olur, mahsul ve meyve yetiştirir? Yarayı neşterle deşmedikçe iyileşir mi hiç?”

Terzi kumaşı paramparça eder. Bir kimse çıkıp da o sanatını bilen terziye “Bu canım atlası neden bu hale getirdin, neden kestin; ben kesik kumaşı ne yapayım?" der mi? Marangoz, demirci ve kasap da bunun gibi, yeni bir şey yapacakları zaman önce o şeyi yıkıp yakıp harap etmez mi?

Buğdayı değirmende ezmeseydin ondan ekmek yapılabilir miydi? Bizim soframızı bezeyebilir miydi?”

🌻🌻🌻

Bazen yeni versiyonumuza geçebilmek, yeniden inşa olabilmek için ‘eski ben’imizin yıkılması gerekiyor belki. Bazen restorasyon yeterli olmuyor, yıkıp yeniden yapmak gerekiyor belki. Hayat ‘eski ben’ i yıkarken ‘yeni ben’ e yer açıyor belki.

Hz. Şems ise tamamlayalım sözümüzü:

Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir, diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

Huu…