Kadınlar ve İstikrar
Sürdürememek, istikrarsızlık ya da başladığı işi bitirememek günümüzün en büyük sorunlarından biri. Herkes şikayetçi. Kadınlar ise daha dezavantajlı gibi görünüyor. Anlatayım:
Regl: Kadında her ay akışı bozan regl var öncelikle. Diyeti bozuyor, giyim alışkanlığını bozuyor; namaz, oruç, hatim gibi ibadetlerin bile istikrarını kesiyor. Regl bitti, güç topla ve başa dön. Düş, yeniden kalk. Yorucu.
Doğum: Erkek bir sperm ile doğum işinden çıkarken kadının bedeni, beslenme düzeni, kariyer planı rafa kaldırılıyor. Üstelik uzun bir süre boyunca. Doğum bitti haydi beden, giyim, beslenme, kariyer meselelerinin tekrar eski düzene sok. Oldukça zaman alıcı.
Duygular: Erkekler genelde daha çok mantıkla kadınlar ise duygular ile yaşıyor. Üzülen, kırılan, evde kavga eden erkek hayat akışını, iş düzenini daha rahat yürütürken kadındaki yoğun duygular istikrarlı ilerleyişi kesebiliyor. Üzül, kırıl, incin, kıskan, kaygılan ama hayata kesintisiz devam et. Zorlayıcı.
Çocuklar: Çocuklar çok tatlılar evet, aynı zamanda özellikle kadınlar için tam bir istikrar bükücüler. Doğumla birlikte annenin uyku düzeni bozuluyor, beslenme de öyle hakeza. Kesintisiz bir keyifle çay içmek, sinema izlemek, arkadaşlarla sohbet etmek neredeyse imkânsız. Tuvalette bile rahat değiller. Tam her şey yoluna girdi derken hasta oluyorlar ve tüm düzen yeniden bozuluyor. Can sıkıcı.
E çocuklar büyüdü derken bu sefer de menopoz geliyor hayatlarına. O da yeni bir düzene sürüklüyor kadını. Erkeklerin bu kadar kesintisi yok. Regl yok, doğum yok, erkek hastalıkları yok, menopoz yok, istilacı duygular pek az ve çocuk kültürel olarak anneyi bölüyor erkeği değil.
Erkekler şanslı mı? Yoksa Yaratıcı ve doğa kadına bir mesaj mı vermek istiyor?
“Ey kadın, doğanda var akışın bozulması. Sürdüremiyorum diye kendine fazla yüklenme, belki de ben bu kadar sürdürülebilir olmanı istemiyorum. Belki bu senin zenginliğindir.”